Sosyal medya ve telefon kullanımıyla ilgili örnek vaka:
Yasaklara sosyal medya getirsek olmaz mı?
"Seni bu kadar öfkelendiren nedir?"
"Ne değil, kim diye sorsanız daha iyi olurdu!"
"Peki... Sorumu yeniden soruyorum, seni bu kadar öfkelendiren kim?" diyorum gülümseyerek.
"Annemmm...! Ooff deli edecek bu kadın beni."
"Hımm... ne yapıyor?"
"Sosyal medya yasağı getirdi yine. Daha doğrusu telefonumu elimden aldı. 6 ay sonra verecekmiş. Çok kızgınım çok. Aklı sıra beni yola getireceğini sanıyor."
"Ne yol'u bu? Ne yaşadınız merak ettim."
"İşte aklınca ceza veriyor. Telefonu elimden alınca onun söylediği gibi kullanacağımı sanıyor. Hiç kusura bakmasın, böyle davrandıklarında daha çok inada biniyorum."
"Seni böyle bir yöntemle toparlayacağını düşünüyor olmalı."
"Yaa Mehtap Ablacım... Size abla diyebilir miyim?
"Tabii ki... nasıl istersen öyle hitap et."
"Güya derslerimi çalışmıyormuşum. Onun için kızdı ve aldı."
"Bu konuda daha önce aranızda benzer durumlar oldu mu? Yani ders ve telefon arasında gidip gelen sözler. Derslerini çalışmazsan, telefonunu alacaklarına dair uyarılar?"
"Uyarıdan fazlası oldu. Annem ne zaman canı sıkılsa telefonumu alıyor."
"Telefonsuz kalma konusunda antrenmanlısın yani..."
"Evet... genelde birkaç gün alırdı. Bir kez on beş gün almıştı. Bu kez iyice abarttı."
"Seni kızdırmış gibi görünse de annen için uygulanabilir tek çözüm noktası desene..." diyorum espri yapan ses tonumla.
Gülüşüyoruz.
Karşımda 14 yaşında, akıllı, biraz sert, epeyce kızmış, yurt dışında doğup büyüdüğü için Türkçe'yi biraz zor konuşan tatlı bir genç kız vardı. Ailesiyle gezmeye gelmişlerdi. Aile içi iletişim sorunları ve özellikle internet ve sosyal medya bağımlılığı olduğunu düşünülen durum için bana getirilmişti.
İşin aslına bakarsanız, böyle bir gerekçeyle karşıma oturtturulduğu için konuşmak istemez bir tavrı vardı. Onunla işbirliği yapabilmem, arkadaşlık ilişkisi geliştirmem için aramızda özel bir bağ veya terapötik bir dil oluşturmam gerekiyordu.
"Bıktım bu yasaklardan. Neymiş? Sosyal medya yasağı! Bana yine internet yasağı geldi!" dedi çok kızgın bir şekilde.
"Keşke yasaklara sosyal medya getiren yeni bir jenerasyon gelse değil mi?" dedim.
Başladı gülmeye... gülüştük... "Ayy Türkçem zayıf ya! Yasağa sosyal medya getirsek dediniz gibi anladım, ona gülüyorum." Dedi çok tatlı bir şekilde.
"Yok yok yanlış anlamadın. Türkçen gayet güzel. Tam olarak o dediğin gibi söyledim. Senin doğru anladığı anladığını ve yanlış anladığını sanacağını düşündüğüm için güldüm ben de..." dedim ve kahkahalar odayı sardı.
Aramızda oluşa eşlik eden terapötik ilişki gelişmişti. İstediğim şey tam olarak buydu. Onunla aynı dili konuşabilmek. Mümkünse beraberce gülüp beraberce kızabilmek. Birlikte şaşırmak.
"Şimdi aynı şeyi anladığımızı düşünerek devam ediyorum... düşünsene yasaklara sosyal medya getirilse, siz yasak aldıkça sosyal medyanın içine düşmüş olursunuz değil mi? Saçma ama eğlenceli bir fikir... Bu da klasik ben! Farklı pencereden bakmayı, başka bir yerden görmeyi seviyorum. Hayat daha eğlenceli oluyor böyle."
"Yaa valla çok eğlenceliymişsiniz. Doğrusu buraya gelirken kızmıştım annemlere. Sizinle konuşmak rahatlattı beni. Çok güldüm."
"Canımm... ben de memnun oldum geldiğine. Senin için sakıncası yoksa bu yasak meselesini konuşabilir miyiz? Eğer seni rahatsız etmeyecekse niye böyle bir şey oldu anlatmak ister misin? Belki bir iki taktik veririm, işine yarar, ne bileyim... içimden sana yardımcı olmak geldi..."
"Olur... yaa Mehtap Ablacım aslında çok fazla kullanmıyorum telefonumu. Evet bazen abartıyorum; ama derslerimi hiç ihmal etmem, çalışkan bir öğrenciyim ben."
"Ne kadar oldu bu olay olalı?"
"Bir ay oldu."
"Bir aydır telefon kullanamıyorsun..?"
"Evet."
"Bu önemli bir durum biliyor musun? Ödev ve derslerini ihmal etmeden internete bağlı olmak kaliteli bir tutum. Bu anlamda iyi bir tebriği hak ediyorsun."
"Sağolun, gerçekten öyleyim. Ama bunu anneme kabul ettiremiyorum."
"Seni rahatsız etmeyecekse bir şey sormak istiyorum."
"Yoo etmez, sorabilirsin."
"Telefonun bir aydır yok. Telefonsuz olman, bir aydır internet kullanmadığın anlamına gelmiyor değil mi?" diye soruyorum göz kırparak.
Ne demek istediğimi anladığı her halinden belli, kendisinden emin tavrıyla:
"İşte yani... bizimkilerde maalesef o kadar akıl yok! Zannediyorlar ki telefonu elimden alınca her şey yoluna girecek. Annemlere söylemeyin lütfen ama benim bir telefonum var şu anda. Kullanıyorum. Onların haberi yok."
Nasıl kullandığını tahmin etmeme rağmen onun ağzından duymak için soruyorum;
"Nasıl kullanıyorsun?"
"Arkadaşım verdi. Kullanmadığı bir telefonu ve hattı varmış, telefon yasağı aldığımı söyleyince 'üzülme, ben sana evdeki yedek hattımı veririm' dedi. Zaten kimin elinden telefon alınsa, elinde yedek hattı olan ona veriyor. Hiçbirimiz telefonsuz kalmıyoruz, arkadaşlarımızla yazışmaya sohbete devam ediyoruz. Ailelerimiz uyuyor."
"Size inanmak ve onların -doğru veya yanlışına girmiyorum- aldığı kararlara uygun davrandığınıza inanmak istiyorlar mı desek?"
"Olabilir... zaten 6 ay boyunca telefonsuz kalacağıma inanmaları için iyice saf olmalara lazım."
Zaten altı ay boyunca telefonsuz kalacağıma inanmaları için iyice saf olmam lazım! Cümle beynimde yankılanıyor ve iç cevabım yüzümde tebessüm oluşturuyordu. Evet, maalesef aileler bu konuda saf! Akran dayanışması ve akran dayanışması hakkında bildikleri fazla bir şey yok ki!
"Peki en son ne oldu? Şu seans başındaki aşırı kızgınlığının nedeni neydi?"
"Aylardır almak istediğim bir telefon var. (buradan yazmıyorum reklam olmasın diye) Bu telefon için aylardır hayal kurdum, harçlıklarımdan para biriktirdim, gittik aldık. Doğal olarak eski telefonumdan fazla kaldı elimde, çünkü tanımak istiyorum, yeni programlar indiriyorum, telefonun özelliklerini keşfediyorum. Bence bu gayet normal. Ama annem bu durumu anlamıyor. Anlamak istemiyor."
"Hımm... sanırım bu tanıma isteğin anlaşılabilir bir durum. Belki bu konuda anneni ikna edebilirdin. Kibarca konuşarak, kısa bir süreliğine telefonla daha uzun vakit geçirmen gerektiğini söyleyerek. Hem mecburiyet hem de ilk heves olduğunu söyleseydin, ne dersin?"
"İşte ben onu yapamıyorum galiba. Annem 'ne kadar çok elinde o telefon' dediği anda ben koptum, bağırdım, çağırdım, kavga ettik. Derken işler büyüdü, babam devreye girdi. Annem elimden aldı ve altı ay sonra vereceğini söyledi. Bir aydır telefonsuzum. Ve bir aydır annemle babamla küsüm."
"Anlıyorum... aynı evin içinde anne babayla küs olmak sıkıntı olmalı. Seni rahatsız etmeyecekse bir şey söyleyebilir miyim?"
"Tabii ki..."
"Aranızdaki sorun telefon, internet, sosyal medya sorunu değil bence. Dil, iletişim ve üslup sorunu. Biraz önce bana çok tatlı anlattın telefonunun ilk heves ve tanınması için elinde fazladan kalmasının normal olduğunu. Senin annen olsaydım, bu tatlı konuşman beni ikna ederdi zaten. Sizin evde bunun tam tersi yani kavga olduğuna göre, esas sorun telefon ve onun sende olma sorunu değil, anne kız aranızdaki iletişim şekli gibi göründü bana, ne dersin?"
"Haklısınız galiba... ben evde hırçınım biraz..."
"Anne babalarla çalışırken şunu görüyorum; çocukları hırçın ve sinirli olunca bu davranışların internetten, telefondan veya bilgisayar bağımlılığından kaynaklandığını sanıyorlar. Aslına bakarsanız onların böyle sanmasına biraz da siz gençler vesile oluyorsunuz. Daha ılımlı dil kullansanız, kendinizi sakin bir şekilde ifade etseniz aileniz endişelenmez. Anne babaların öyle ilginç bir yanı var. Sertliği, tersliği çocuklarına yakıştıramadıkları için çocuklarının böyle davranışlara sahip olduklarını kabullenmek istemiyorlar. Bir günah keçisi onları rahatlatıyor. İçi dünyasında 'Benim kızım iyi bir çocuk. Kesinlikle saygısızlık yapmaz, elindeki telefon ona saygısızlık yaptırıyor...' gibi bir düşünce geliştiriyorlar. Diyeceğim o ki; anneleriniz size internet ve telefon yasağı koyarken, bir yanıyla sizin iyi insanlar olduğunuz fikrine inandırmaya çalışıyorlar kendilerini. Biraz uzun oldu ama..."
"Yaa..." dedi, biraz tavana baktı ve ekledi;
"Ne kadar haklısınız. Ben hiç öyle düşünmemiştim. Böyle düşününce anneme kızmama gerek yok. Bu yasağın önemli payı bana da ait."
"Sayılır desem mi?" dedim gülerek...
"De ablacım de..."
"Bize yapılan ve kızdığımız davranışların bir kısmını biz oluştururuz. Karşımızdaki insana o şekilde davranmaktan başka şans bırakmayız. Onlar da bildikleri ve bizi kızdırsa bile çaresiz hissettikleri bu yasaklarla işleri yoluna sokacaklarını zannederler..."
"Tamam... daha dikkatli olacağım..."
Cici genç arkadaşımla görüşmeyi bitirdikten sonra anne babayı yanıma aldım.
İnternet kullanımı, ev içinde bu kullanımın daha sağlıklı oluşturulması için yöntemler önerdim.
...ama hepinizin okurken en çok eğleneceğinizi düşündüğüm önerimi sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.
Ailenin beni yıllardır izlediğini, sosyal medya hesaplarından beni takip ettiklerini, tüm kitaplarımı okuduklarını ve beni çok sevdiklerini bildiğim için biraz da esprili şekilde dedim ki;
"Sizi anlıyorum, işler yoluna girsin istiyorsunuz; ama 6 ay sonra telefonu vermek de ne! 6 ay sonra o aldığınız son model telefon için iş işten geçmiş olacak! Ürünün teknolojisi eskimiş olacak. Son sistem bir ürün alıyorsunuz kucak dolusu para vererek, ürünü teslim ettiğinizde geri teknoloji haline gelecek neredeyse. Lütfen verdiğiniz yasağı bile teknolojik ilerleme hızını düşünerek verin."
Birlikte gülüştük. Haklısınız, yok yok siz de haklısınız gibi nezaket konuşmaları arasında seansımızı sonlandırdık.
...
Seanslarımdan birisinden bir kesit paylaşmak istedim sizlerle bugün.
Okuduklarınıza nasıl bir anlam yüklediniz bilmiyorum; fakat her ne anladıysanız sanırım tam olarak onu söylemeye çalıştım.
Sevgiyle kalın... çocuklarınıza çevrimiçi olmayı unutmayın...
Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman &Psikoterapist)
0212 5830022 - 0533 4880600
mehtap.kayaoglu@yuzlesme.tv
mehtapkayaoglu@gmail.com
http://www.facebook.com/psk.mehtapkayaoglu
htttp://www.twitter.com/mehtapkayaoglu