3 Mart 2015 Salı

Biten ilişkinin ardından depresyona girmemenin yolları

Biten ilişkinin ardından depresyona girmemenin yolları

 

Yazıları sizlerden gelen sorular ışığında hazırlamaya çalışıyorum. Bir okuyucumuz, sözlüsünden ayrıldığını, aradan çok uzun zaman geçmesine rağmen bir türlü kendisini toparlayamadığını, toparlanmak için neler yapabileceğini, depresyona girmekten korktuğunu söylemiş. Sözlüsünün kendisine ısınamama gerekçesiyle ayrıldığını, yakın komşuluk ilişkileri nedeniyle arada sırada karşılaştıklarını ve bu karşılaşmalarda ne yapacağını bilemediğini de eklemiş. Cevaplamamak olmazdı.

Hiç tanımadığınız birisi hayatınıza giriyor, belirli bir süre sizinle acılı, hüzünlü, keyifli zaman geçiriyor, ardından çıkıp gidiyor. Niye gitti, niçin devam etmedi, kimin için sizi terketti, canı acıyarak mı gitti bilinmez; ama bilinmesi gereken en önemli nokta geride kalanın yoluna devam etmesi gerektiği gerçeği!

İlişki bu! Bir bakarsınız masalsı başlangıçlarla girer ruhunuza. Bir bakarsınız çeşitli nedenlerle bitmesi gerektiğine karar verirsiniz. Evlilik ve çift terapileri yaparken en fazla çalıştığımız konulardan birisidir "gidenin ardından toparlanmak için neler yapmak gerektiği" meselesi.

Bu hafta gidenin ardından ne yapalım onu konuşalım istiyorum.

Sözlüsünden ayrılan, unutamayan; eşinden ayrılan, bir türlü toparlanamayanlar toplansın yazımın başına...

Öncelikle hakkınızda hayırlısı neyse o olsun diye düşünmekte fayda var tabii. 

Evlilik yolunda ilerlerken bazı açılardan gerçekçi olmakta fayda var. İlişki niçin başlamıştı, neler yaşandı ve hangi gerekçeye dayalı olarak bitti bilmek gerekir. Eğer yaşadığınız süreç, ilerdeki evlilik hayatınız açısından sıkıntılara yol açacağı kanaatiyle bittiyse, emin olun doğru karardır. Çünkü evlilik öncesi insanın dikkatini çeken minik meseleler, aynı eve girdikten sonra ardı arkası kesilmeyen sorunlara dönüşebiliyor. Bu dönüşümlerle başetmek her zaman daha zordur. En güzeli yol yakınken, kimse kimseyi incitmemişken yolları ayırmaktır. 

İlişkilerin bitmesi, karşı tarafla düşman olacağınız anlamına gelmemeli. Biten bir ilişkiden sonra can ciğer dost olmanızı beklemiyoruz elbet; ancak bir yandan da kendinizi çok fazla öfke merkezli beslemeyin. İyi niyetle başladığı gibi, olmayacağına inanıldıktan sonra yine aynı iyi niyetle bitmeli ilişkiler.

Danışanlarımdan da görüyorum, bazen insanlar ilişkiyi bitiriyor ve çeşitli nedenlerle vicdan azabı çekerek, gereksiz dostluk şeklinde durumu idare etmeye çalışıyor. Bir süre, yani aranızdaki duygusal sıkıntı ortadan kalkıncaya kadar görüşmeyin. Süreç içinde elinizden geleni yaptığınızı düşünüyorsanız, ilişkinin bitiminde kendinize vicdan azabı çektirmeyin. Çabaladığınızın farkında olun ve kendinize duygu yükü yüklemeyin.

Evlilik ilişkisinde pekçok duygu senkronize olmalı bence. En fazla olması gereken duyguysa karşılıklı yakınlık ve sıcaklık hissi. Evlenecek kişilerin arasında tatlı bir sıcaklık oluşmamışsa, birisi diğerine karşı kendisini soğuk hissediyorsa o ilişkiden hayır çıkmıyor biliyor musunuz?

Yıllardır evli çiftlerle çalışıyorum, çeşitli uyum/davranış sorunlarıyla başetme yolları öğretiyorum. Davranışlar düzeliyor, üsluplar değişiyor, ilişki toparlanıyor, birinin diğerine karşı soğuk hissetmesinin önüne geçilemiyor. 

Size şaka gibi gelebilir ama benim evlilikte olmazsa olmazım; evli çiftlerin birbirine karşı hissettiği yakınlık ilişkisi. 

Düşünün! Aynı evin içindesiniz ve birbirinize yabancısınız! Soğuksunuz. 

Bu sorun nedeniyle ayrıldıysanız lütfen üzülmeyin. Aynı yastığa baş koyacağı kişiye karşı yakınlık hissetmemek hem kişinin kendisine hem de size zulümden başka bir şey değildir. Pek çok kişi nikahta keramet olduğunu, zaman içinde insanların birbirine ısınacağını zannediyor. Oysa insanlar birbirine ısınmıyor, sadece aynı evin içinde yaşamaya ve karı koca olmaya alışıyor o kadar. Kalpten kalbe köprü kurulmayınca, iki insan birbirini özlemiyorsa, birinin varlığı diğerine mutluluk dolu sevinç hissettirmiyorsa, aradan yıllar geçse yine oluşmaz yine oluşmaz.

Bizler günlük pratiğimizde birşey olsun deyince hemen oluverecek sanıyoruz. Olmayınca olmuyor. Olmayanın farkına varmak, dönüşü olmayan yollara girmeden önce çözümlemek daha hayırlı emin olun.

Nişan dönemi, ailelerinizin bilgisi dahilinde, ilerde evlenmeye kalktığınız kişiyle birbirinize alışıp alışamadığınızı anlama sürecidir. Aileler tanışır, gençler kendi aralarında konuşup, gelecek hayallerinin ortak olup olmadığına bakar. Aralarında muhabbet oluşup oluşmadığı anlaşılır. Her şey olumlu gidiyorsa evlilik gerçekleşir. Biri diğerini sevememişse, kalbinde sıcaklık oluşmamışsa, hatta tam tersi o kişiyle evleneceği duygusu onda stres ve gerginlik oluşturuyorsa evlenilmez. Birileri istiyor diye de evlenilmez. Aileler haklarını helal etmeyecek kaygısıyla da evlenilmez. 

Evlilik özel ve güzel bir durumdur. Tatlı paylaşımlı, hayatın geri kalanını kuşatan, geri kalanında adamın/kadının biriyle bütünleşerek nefes almanızı gerektiren yaşam şeklidir. Böylesine kıymetli bir ilişki kendi öpöz anne babanız dahi olsa kimsenin zorlaması veya isteğiyle olamaz.

Sizin için bu işin hayırlı olduğunu anlamaya çalışın. "Sana ısınamadım, ısınamıyorum, evleneceğimizi düşününce geceleri uykum kaçıyor." diyen bir erkeğin kadını olmak istemezsiniz. Evlilik ilişkisinde kimse kimsenin sırtına yük, duygusuna ağırlık olmamalı. 

(Bir sonraki yazımda konuya devam olsun diye biten ilişkiyi kendimize unutturma yöntemleri yazacağım.)

Sevgiler... 

 

Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman&Aile Danışmanı)

mehtapkayaoglu@gmail.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder