Aile hayatındaki en ciddi sıkıntı, bireyler arasındaki iletişimin zamanla bitmesidir. “İletişimin bitmesi” kavramı da önemli tabii ki. Onu da ayrıca anlatmakta fayda var.
İletişim ilginçtir! Birisiyle iletişmek için illaki göz göze bakmanızı, diz dize oturmanızı, birbirinizin burnunun dibinden ayrılmamanızı gerektirmez! Yeni moda iletişim anlayışı böyle! En azından bazı mükemmeliyetçi kişiler için. Öyle bir iletişim yok! Adına sizin iletişim dediğiniz, benim “karşı tarafı baymak” diye baktığım bu süreç, aslında ilişkiyi zora sokar. Israr edeni hayal kırıklığına uğrattığı gibi, karşı tarafı bıktırır.
İletişim, birbirinizi hissetmenizle ilgilidir. Birbirinizin önemsendiğini fark etmenize dayalı bir süreçtir. Kişinin sizi önemsediğini bazı beden dili söylemlerine indirgerseniz, karşı tarafın size saygısızlık yaptığını düşünür durursunuz ki bu da evliliğinize zarar verir.
Aile üyelerinin kendi arasındaki genel konuşma, günlük sohbet alışkanlıklarının zamanla bitmesi de başka bir sorun. Özellikle konuşmaların keyiften uzaklaşması, yapılan konuşmaların zamanla işe yaramadığı düşüncesinin oluşmasına neden olmaya başlıyor. Çünkü ağzınızı her açtığınızda karşılıklı birbirinizle ilgili yakaladığınız hatayı gözler önüne sermeniz, konuşma/sohbet değildir. Günümüzde ilişkilerde hep “Aha yakaladım senii…! Benden kaçmaz…!!!” formatına oturmuş konuşmalar var. Oysa eski büyükler bilirler. Bir kızı veya erkeği evlendireceklerinde; “Yavrum… Artık evleniyorsun… Bundan sonra bir kulağın sağır, bir gözün kör olsun…” derlermiş. Kulak ve gözü metafor olarak düşünürseniz eğer işiniz kolaylaşır. Eşinizin her yaptığını görmeyin, her lafına alınganlık yapmayın. Sadece konuşun onunla, havadan sudan… Oradan buradan sıradan konuşmalar yapın.
Evlilik elden gidiyor
Eşinizle veya çocuğunuzla yaptığınız her konuşmanın sonunda illaki bir uzlaşmaya varmaya çalışmayın. Sallantıdaki ilişkiler için en ciddi risk bu çünkü. Evlilik elden gidiyor… Siz ev halkınızla uzlaşmaya çalışıyorsunuz! Niye risk? Uzlaşabilmek için ona -kendi doğrularınızı- dayattığınızı fark etmezsiniz bile! Siz uzlaşma gayreti içindeyken, sorun yaşadığınız kişi “yine yapıyor yapacağını… Kendi saçmalıklarını bana kabul ettirmeye çalışıyor” diye düşünür normal olarak. Niye normal olarak dedim? Ee onun doğruları da sizin için saçmalık da ondan! Ve en önemlisi eşinizin veya çocuğunuzun yerine düşünmeyin lütfen. Pek çok insan farkında olmadan karşısındakinin ne düşündüğünü bildiğini farz ederek yaşayıp gider. Örneğin soru sorarsınız işten gelince eşinize. Cevap vermez. “Biliyorum… Sabahtan evden çıkarken bana kızmıştı, intikam alıyor benden.” diye düşündüğünüz an, onun aklını okuduğunuzu sandığınız andır. Ve kesin hata! Belki trafik yoğundu yoruldu… Belki ödeyemediği faturayı düşünüyor! Belki iş arkadaşının hastalığı onu rahatsız etti! Beyninden bin tane şey geçiyor olabilir. Öyleyse akıl okumadığınız her pozisyon, kesin olarak iyi anlaşacağınız güzel günlere biletsiz yolculuk gibidir! Akıl okumayın yeter! Birbirinizle keyifli ilişkiler kurmaya çalışın. Konuşun; ama problemlerinizi konuşmayın. Önce aranızda bitmeye yüz tutmuş diyaloğu kurtarın!
Gerisi kendiliğinden gelir
Başka önemli bir hatırlatmam var. Duygularınızla alay eden kocanızla duygular konuşulmaz! O zaman onun alay etmeyeceği konularda genel sohbetler yapmaya çalışın. Sizi anlamayan insana kendinizi anlatmaya çalışmayın! Önce sizi dinlemeyi öğrenmesini sağlayın. Çünkü sizi dinlemiyor! Kulaklarını tıkıyor sizden gelen her şeye. O zaman önce sizi dinlemeyi öğrenmeli. Fıkra dinlesin, markette olan komik bir olayı dinlesin… Mahalleye gelen hırsızın oluşturduğu paniği dinlesin… Yeter ki dinlemeyi öğrensin! Sevgili bayanlar, lütfen bana kızmayın ama erkekleri ve çocukları, evin annesiyle konuşmaktan alıkoyan en önemli neden, bayanların her ağzını açtığında sadece ve sadece sorunlardan bahsetmesi gibi görünüyor. Sonu neşeyle biten, gülmekten gözlerinizden yaşların geldiği, size yeniden hayran kaldığı konuşmaların ardından kavga çıkar mı dersiniz? Demek ki ailede ortak bir yaşam dili olmalı. Evin ister annesi olun ister babası, ister birinci çocuğu olun ister sekizinci evladı hiç fark etmez.
Aile hayatı...
Bana kalırsa bir yandan bu aile hayatı meselesini çok abartmayın! Çünkü aile hayatı şöyle önemli, aile hayatı böyle önemli diye tutturduğunuzda gözünüzde iyice büyüyor ve onu mükemmel bir çizgiye oturtmaya çalışıyorsunuz. Bu kez gözünüzde çok büyüdüğü için bir türlü yetmiyor size içindeki ilişkiler. Diğer yandan aile hayatını gereğinden fazla hafife de almayın. İçinde insan canlıları var. Bu insanların duyguları var. Kimi zaman öfkesi, kimi zaman yorgunluğu, kimiz zaman mutluluğu var bu insanların. Her türlü duygusuyla evin içinde salınıyor üstelik. Arada bu duygulara göz atmak lazım. Ne olup bittiğine bakmak lazım. İnsanların ihtiyaçlarını karşılayacak mini prensipleri canlı tutmak lazım. Özetle önemliyi önemsiz, önemsizi önemli yapmayın! Yaşayın gitsin... Abartmayın... Fazla da hafife almayın... Orta yolu bulmaya çalışın.... Bulamıyorsanız gelin veya internet terapi şeklinde randevu alın ben yardım edeyim size... Sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder