Salı günü ergen M’nin mini öyküsünü sizlerle paylaştıktan sonra, ergenliğin başka bir önemli yanını sizlerle paylaşayım istedim; ergen ve arkadaşlık ilişkisi.
Hani evlatlarınızı tanıyın demiştim ya! Arkadaş ilişkisi bağlamında onları anlamanızı sağlamaya çalışayım ne dersiniz?
Ergenlik dönemi, çocukluğun sakin ve anne baba gözetiminde emin ilerleyişinin ardından gelen çalkantılı bir süreçtir. Büyümeye başlayan çocuk önce bedenine yabancılaşır, ardından öpöz anne babasına. Endişelenmenize gerek yok ama diğer yandan biraz dikkat etmenizi gerektirir bu dönem.
Herkese ve her şeye yabancılaşabilir ergen büyürken. Düşünsenize, aynaya baktığında gördüğü beden değişir, sima değişir, hatlar değişir. Tüm bu değişenlerle birlikte ilişkiler değişir, çeşitlenir, farklılaşır. Hepsinin ortasında kendisine yabancılaşmaya başlayan ergen annesine, babasına, öğretmenine, akrabalarına yabancılaşır.
Yabancılaşmadığı tek şey ne tahmin edebilir misiniz?
Bildiniz! Başlıktan da anlayacağınız gibi; Arkadaşı!
Büyümeye çalışan, yetişkin hayata adım atmaya başlayan niye arkadaşına yabancılaşmaz biliyor musunuz? Çünkü arkadaşı da onun içinde bulunduğu çaresizliğin aynısını yaşar. O da aynaya bakınca kendisini farklı görür. Onun da yüzünün çizgileri değişir. Onun da sesi kalınlaşır. Onun da endişelenmesini gerektirecek garip değişiklikleri var bedeninde.
Birlikte korkar ergenler sevgili okurlar! Birlikte güler, birlikte konuşur, birlikte kaygı yaşar.
Sizinle konuşamadığı her şeyi arkadaşıyla konuşur ergen. Çaresizliğini, abartılı tutkularını, endişeyi heyecanlarını, her şeyini.
Aynı sohbeti anne babasıyla yapsa milyon tane içi boş nasihat dinleyeceğine, akranlarıyla konuşarak onların uyguladığı çözümlerden istifade etmeye çalışır. Anne babasının başına gelirse çok üzüleceğini söylediği pek çok meselenin başına geldiği bir arkadaşıyla konuştuğunda, ailesinin abarttığı kadar olmadığını görüp rahatlar!
Aslına bakarsanız bir anne baba için talihsiz durumdur bu! Zira oğlunuza nasihat edersiniz; “Bak oğlum, böyle böyle olursa hayatın kayar!” diye, oğlunuz başına o iş gelmiş kişiyle konuştuğunda görür ki arkadaşının hayatı falan kaymamış! Böylece size olan güveni azalır, her şeyi abarttığınızı düşünür, kendi doğal kaygılarının üzerine sizin kaygılarınız eklenince boğulur, sizinle konuşup fenalık yaşamaktansa arkadaşıyla konuşup rahatlamayı tercih eder.
Bunun için önemli ergen için arkadaşı! Onu rahatlattığı için, anne babası gibi kâbus senaryoları yazmadığı için!
Sizinle sohbet edemeyen ergen, çaresizliğini ve yalnızlığını bastırırcasına arkadaşlarıyla sohbet eder. Sohbet yalnızlık için en iyi ilaçtır. Onlarla saatlerce konuşur. Konuşurken sözü kesilmez çünkü. Kaygılı sorularla karşılaşmaz, lafı ağzına tıkılmaz. Onlar birbiriyle saatlerce konuşur. Hiçbirisi diğerini baskılamaz.
Danışmanlık hizmeti verdiğim pek çok aile, bu dönemde çocuğunun başkalarıyla konuştuğunu, kendileriyle sohbet etmediğini söyleyerek yakınıyor.
Anne baba tarafından bakınca üzücü gibi görünen bu durumun mimarı yine anne babalar. Siz farkında değilsiniz; ama aslında ergen sizinle konuşuyor.
Siz, kaygılı dinlediğiniz ve ağzınızdan çıkacak her cümlenin mesaj taşıması gerektiğine inandığınız için konuşmanın şaftını kaydırarak dinliyorsunuz. Hatta dinlemiyorsunuz. Bir türlü susmuyorsunuz ki! Cümlenin arasına girip sorular soruyorsunuz, olmadık yerde nasihat ekliyorsunuz, doğru mesaj vereceğim diye anlatılan olayda çocuğunuzun hatalarına dikkat çekiyorsunuz, karşı tarafı düşünsün diye çabalayıp duruyorsunuz. Derken o aranızda geçen şey konuşma oluyor mu sizce? Bence olmuyor. Çocuğunuz sinir küpüne çeviriyorsunuz.
Birliktelik ruhu gelişmiştir
Bu ortak kaygı, ortak süreç, ortak meraklar, ortak endişeler, ortak heyecanlar ergenlerin arkadaşlık ilişkilerinde inanılmaz bir yapışkan etkisi yapar. Bence gayet normal bir süreç. Nasıl gelin kızlar hangi gelinliği giyecekleri konusunda ortak kaygı yaşarlarsa, ergenler de büyümenin getirisi olan tüm olumlu/olumsuz durumların tamamını birbirlerine eşlik ederek yaşarlar.
Ergenler birlikte çaresizlik yaşar, bu çaresiz durumlar için birlikte fikir üretir. Hatta adını koyamadığı garip haller yaşadığında, bu hal diğer arkadaşınca tarif edildiğinde “Hahhh tamam işte, bende de bunun aynısı var... vayy kendimi uzaylı sanıyordum, demek ki yalnız değilmişim...” duygusuyla rahatlar.
Arkadaşlıklar...
Diğer yandan, daha önce anlattığı meseleleri alakasız olaylara bağlayıp, konuşmanın yönünü değiştiriyorsunuz. Başka bir konuyu başka bir konuyla birleştirip ortak kanaat belirtirken, karşınızdaki oğlunuzun/kızınızın sinirden gerginleşen halini görmüyorsunuz. Evladınızı söylediğine söyleyeceğine pişman ediyorsunuz. Onlar da size değil birbirine anlatmayı tercih ediyor.
Burada anne/babanın kendisine bir soru sorması gerekir;
“Niçin ben ona, sorunlarını anlatabileceği yeterli bir ilişki sunamıyorum?”
Ergenlik döneminde arkadaşlık biz yetişkinlere ifade ettiğinden daha fazlasıdır. Onunla akrandır. Ortak kaygı, ortak üzüntü, ortak sıkıntı demektir. Hepsi aynı duyguları yaşarken birbirlerini bu kadar iyi anlamaları normal değil mi sizce de?
Yanlış kişilerle arkadaşlık yapmalarını istemiyorsanız, onlar için yeterince dinleyen, yeterince eğlenen, yeterince anlayan, yeterince yargılamayan, yeterince keyifli, yeterince esprili ve yeterince anne/baba gibi ebeveynler olunuz. Böylece evladınız yeterince beslenen ve duygularını rahatlıkla yaşayabilen bir ergen olur.
Sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder