Çocuklar âlem oluyor doğrusu.
Yeğenim beş yaşlarındaydı. Günün sonunda yorgun argın eve gittiğimde en sevdiğim şey onunla birlikte oyun oynamaktı. Uyku saati gelinceye kadar birlikte zaman geçiriyor, uyku saatimiz yaklaşınca kim nerede nasıl yatacak planları onun isteklerine göre beliriyordu.
Bir gece yine oyun oynadık ve uyku saatimiz geldiğinde;
"Yiptapcım... sana sarılarak uyumak istiyorum." dedi.
En sevdiğim şey! Onun minicik kollarını boynuma sararak burnunu burnumun içine dayaması ve yanaklarımdan şapır şupur öpücükler alırken;
"İyi ki sen benim teyzemmişsin. Çok seviyorum seni..." diye diller dökmesi.
"Tabii ki bir tanemmm... sarılır uyuruz..." dedim ve birlikte yattık. Öptü, sarıldı, öptüm, yedim yanaklarını, sarıldım sıkı sıkı.
"Yiptapcım, sen sakın ölme olur mu? Ben çok üzülürüm sen ölürsen." dedi.
"Ahhaa!" dedim içimden "Minik yeğenim büyüyor ve ölüm hakkında sorgular yapmaya başlamış. Son günlerde ekranlarda duyduğu ölüm haberlerine de ilgi duymaya başlamıştı zira."
"Ölmem tabii ki bir tanem benim... Merak etme sen." Dedim ve sımsıkı sarılıp öptüm.
"Ölünce ne oluyor Yiptap?" diye sordu.
Ölünce ne oluyor?
İşte çocuklarımıza cevabını vermekten çekineceğimiz türden sorular!
“Ölüm gerçeği” ile “yaşama isteği” arasındaki binlerce yıllık kısır döngüye, ruhsal kaygılarımızı yatıştıracak iyi bir cevap bulduğumuzda ruh sağlığı yerinde insanlar oluyoruz. Ama ikisi arasındaki dengeyi oturtamadığımızda, ölüm kaygıları gereğinden fazla ağır bastığında, kaygı bozuklukları grubundan hastalıkların içine düşüyoruz ve sorunlar bizi boğuyor.
Hz. Adem’den bugüne, bugünden kıyamete kadar sürecek olan ciddi bir sıkıntımız var. Bitmesini istemediğimiz dünya hayatı ile ölüm gerçeği arasında gidip gelmek!
Asıl soru şu; kendimize bile anlatamadığımız ölümü, çocuklarımıza nasıl anlatacağız? Beyninden neler geçtiğini bilmediğimiz minik evlatlarımızın kocaman hayal dünyalarına bu gerçeği hangi cümlelerle yerleştireceğiz?
Çocuğu 4 yaşını doldurmuş çoğu anneden geliyor bu soru.
‘Anne ölünce ne oluyor’ diye soruyor çocuklar ve anneler ne diyeceğini bilemiyor.
"Çocuğuma ne cevap vermeliyim?” diyen aileler için… ve evine ölüm giren/girmeyen; fakat bu sorunun hiç bitmediği yuvalarda çocukları doğru bilgilendirmek için kısaca önemli bilgi vereyim sizlere.
İster kendiliğinden sorulmuş soru olsun, ister evde yaşanan acı bir kaybın ardından gelen merak sorusu olsun fark etmez. Zihninin algılayabileceği cevabı vermek zorundayız. Bizim için doğru olanı değil, onun anlayabileceği, dünya tasarımına ters düşmeyen yanıtı verebilmeliyiz.
3-4 yaş dönemi çocuklarına ölüm kavramını anlatmanın en kolay yolu;
“Ölmek çoookkk uzağa gitmektir. Ölen insan çok uzağa gidiyor. O kadar uzağa gidiyor ki tekrar geri gelemiyor.” şeklinde anlatmaktır.
Doğal bir ses tonuyla, herhangi normal bir bilgiyi aktarır gibi. Abartarak veya kaygılı tavırlar takınarak değil, yeni arabasıyla nasıl daha iyi oynayabileceğini anlatır gibi tatlı tatlı ifade ederek.
Böylece hem çocuğunuzun merakını gidermiş hem de yaşına uygun sağlıklı bir bilgiyi ona aktarmış olursunuz.
Anne babalar bu sorudan ilginç şekilde korkuyor. Sanırım her ölüm, insana kendi ölümünün gerçekleşeceğini hatırlatıyor. İnsanı, ölüm gerçeği ile yüzleştiriyor.
Kendi ölüm kaygılarımızı bir kenara bırakarak, çocuklarımıza verebileceğimiz en doğru bilgiyi aktarabilmemiz dileğiyle,
Sevgiyle kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder