24 Kasım 2015 Salı

Büyüklerle büyüyen çocuk daha zeki oluyor!

Çocuklarla çalışırken, onlara rehberlik yaparken ilginç tespitler yapıyorum, aklıma gelenleri sizlerle paylaşıyorum.
Ailelerimiz büyük aile olmaktan uzaklaşıp, çekirdek aileye döneli uzun zaman oldu. Çekirdek aileden “mikro aileye” geçişimizse fazla olmadı sayılır. Mikro aile kavramını ben ürettim. Çünkü çekirdek aileler, geniş aile çevresiyle bir şekilde görüşüyor ve çocuğunu başka insanlarla muhatap ederek büyütebiliyor. Ancak mikro ailede büyüyen çocuk, evin içinde anne ve babasından başka kimseyi görmüyor.
Şimdi sıkı durun! Yaygın gelişimsel bozukluk ve büyüme geriliğiyle (geç oturma, geç yürüme, geç konuşma… vb.) o kadar çok karşılaşır olduk ki inanamazsınız. Günlük pratiğimizde nadiren rastladığımız bu büyüme dönemi sorunları, son on yılda fena halde arttı. Neden mi dersiniz?
Anne çeşitli nedenlerle (kimseyle görüşmek istemediği için; insanlara güvenmediği için; yakın akrabalarıyla uyum/anlaşma sorunları olduğu için; yakın akrabaları başka şehirlerde yaşadığı için; bulundukları şehirde kimseleri olmadığı için; insanlar tarafından anlaşılmadığını düşündüğü için; kalabalık ortamlarda rahat edemediği/utandığı için; ev işlerini bitirip dışarıya çıkacak zamanı bir türlü bulamadığı için; eşi titiz koca olduğu ve evden çıkıp gezmesine izin vermediği için… ve benzeri nedenlerle) yalnız yaşıyor. Dört duvar arasında bir çocuğu bir kendisi. Robinson Crusoe gibi. Cuma’sı bile yok üstelik.
Zeka; en yalın haliyle, bireylerin sahip olduğu öğrenme gücü olarak tanımlanabilir. Gerçek hayattan ve yaşam koşullarımızdan bağımsız olarak düşünülemez. Geliştirilebilir özelliktedir. Kapasitesi değiştirilebilir, geliştirilebilir ve iyileştirilebilir. Çok farklı gibi görünen alanlardan oluşuyorsa da kendi içinde bütündür. Ne kadar çok uyarıcı alırsa, zeka o kadar çok gelişir.
Bir insanın, bir çocuğu tek başına çoklu zeka eğitimi çerçevesinde geliştirmesi zor görünüyor sevgili okurlar. Çünkü çocuğun çok sayıda insandan, çok sayıda uyaran alarak büyümesi gerekir. Örneğin hata yaptığında birisi “hiii” diye tepki verir… diğeri “aaa öyle yapılır mı?” der… bir başkası hiçbir şey söylemez ama mimikleriyle durumdan pek memnun olmadığını hissettirir. Başkası konuşur çocukla, durumu izah eder. Böylece farklı zamanlarda yapılan farklı hatalı davranışta, etrafta kaç kişi varsa çocuk o kadar farklı “olumsuzluk içeren tepki” ile muhatap olur. Bunların hepsini birbiriyle harmanlayabilir. Her birisinin tek tek kendi davranışının düzeltilmesine yönelik tatlı müdahaleler olduğunu anlar. Böylece etrafındaki herkesin kendine özgü davranışlarıyla çeşitlendirdiği hayatını, uyaran zenginliği olarak yaşar.
Her insan doğası gereği belirli özellikler taşır. Çevrenizden de bilirsiniz. Kimi insanlar sakin mizaçlıdır. Olaylara serinkanlı yaklaşır. Kimi heyecanlıdır, hızlı müdahaleler yapar. Kimi bir olayı hikayeleştirerek anlatır. Kimi insan dokunsaldır, kimi doğaya meraklıdır, tabiattan örnekler verir durur. Kimi neşelidir. En olmadık yerlerde süper espriler yaparak etrafı şenlendirir.
 “Bir anne=bir anne”’dir
Sadece bir kişidir. Belirli bir zeka kapasitesi vardır. Ve o kapasiteye uygun belirli davranış özellikleri. Bir tane anneden 7 veya 8 tane insan çıkmaz! Anne farkında olmadan çocuğuna hep aynı şekilde yaklaşır. Aynı yiyecekleri aynı usulle yedirir. Benzer konuşmalar yapar. Benzer ses tonlarını kullanır. Benzer güzel sözler söyler. Ne kadar farklı davrandığını düşünürse düşünsün, sürekli birlikte olduğu evladı bir süre sonra annenin her şeyini kanıksar. Anneyle bir bütün olur. Maalesef bir süre sonra annenin yaptığı her davranış şekli normalleşir. Bebeğinin beyninde, aynı sistem içinde kaydolur. Uyarıcısı hep aynı merkezden aynı şekillerde geliyormuş gibi olur. Ve beyin değişik çağrışımlar almadığı için bir süre sonra kilitlenmeye başlar.
Oysa iyi anlaştığınız ev halkınızla kalabalıkta büyüyen çocuk pek çok uyarıcıyı bir arada alır. Biri uzaktan konuşarak sever onu, diğeri alır kucağına bir güzel mıncıklar. Biri tatlı diller dökerek yedirir yemeğini, öteki oyunlar oynayarak. Biri kucağına alıp pencereden baktırarak susturmaya çalışır ağlamasını, evin farklı üyesi oyuncaklarıyla oynatarak. Ne kadar çok insan olursa çevresinde o kadar çok “dünya” ile muhatap olmuş olur yavrunuz. Böylece zekası, çoklu zeka teorisine göre, çeşitli alt alanlarda uyarıcı alarak gelişir.  
Sözel zekası gelişmiş olan yetişkin, kelimelerle, kavramlarla yaklaşır çocuğunuza…
Mantıksal yanı ağır basan kişi, sorgulatır, muhakeme ettirir, ilişki kurdurur nesneler arasında…
Görsel zekası gelişmiş kişi, imgelerle yaklaşır farkında olmadan. Anlamadığı bir durumu evladınıza anlatmaya çalışırken etraftaki resimlerden, şekillerden, eşyalardan yardım alarak destekler durumu.
Dokunsal kişiler hep dokunur zaten. Öper… sever… ten temasını eksik bırakmaz…
Müzikle/ritmle arası iyi olan yetişkin, şarkılar söyler sık sık ufaklıklara… melodilerle hoş ortamlar oluşturur. Hatta en gergin anları komik sözlü şarkılar uydurarak atlatmaya çalışır.
Sosyal tipler, başkalarıyla uyumlu olmasına uğraşır çocuğun. Arkadaş ilişkileri geliştirmesi uğruna kendisi bir dakika yerinde durmaz. Yeter ki o çevre edinsin, arkadaş bulsun diye komşunun çocuklarına bile bakar, kendi yeğeni mutlu olsun diye. Doğacı kişiler, doğa sevgisi aşılar farkında olmadan. Çocuğu parka götürürken bile yoldaki çiçekleri gösterir. Onlara dokundurur. “Aaa ne kadar cici gördün müüüü??” diye tanıtır doğayı. Sokakta kedilerle iletişim kurmasını sağlar.
Oysa bir anne, sadece “bir anne”dir sevgili okurlar!
Kendinizi ne kadar çok geliştirmeye; çocuğun ihtiyaçlarını giderecek seviyeye getirirseniz getirin bir süre sonra yorulursunuz ve kendi aslınıza dönersiniz. Sırf kızınız mutlu olacak diye hiç ilginiz olmayan bir yeteneği üretemezsiniz ki zaten. Üç beş hamle yaparsınız, ardından bıkarsınız veya unutursunuz gider.
Büyük aile
Çevrenizde bulunan her insan kendi doğasına uygun bir uyaran verir çocuğunuza. Doğasına uygun olduğu için de hiç yorulmaz. Aynısını siz yapmaya kalksanız birkaç ay içinde perişan olursunuz.
İşte o büyük aileler vardı ya… hani şimdi uzağında durduğunuz büyük aileler. Onlar sayesinde bizler iyi büyüdük. Cin gibiyiz maşallah baksanıza halimize. Peki ya yeni gelenler? Bizim evlatlarımız bizim ortaokul dönemlerinde yaptığımız esprileri üniversite seviyesine gelince ancak anlıyorlar ne acı değil mi? Bilgisayar ve televizyon dışında eğlence anlayışlarının olmamasını nasıl açıklıyoruz sanıyorsunuz? En minik sıkıntılarda bile kolaylıkla depresyona girişlerini…?
Günümüz çocukları Z Kuşağı ve teknoloji konusunda hızlı. Gelin görün ki insan ilişkileri, duygusal gelişim açısından geri kalmış durumda. Çoklu zeka teorisi dediğimiz şey, gelişim aşamalarının hepsinin birbirine paralel ilerlemesidir. Bunun için benim önerim “Büyükanne” modeli sevgili anne/babalar… fırsatınız varsa, iyi anlaştığınız büyüklerinizle, akrabalarınızla büyütün çocuklarınızı. Herkesten farklı bir uyarıcı almasını sağlayın. Sizin çabalayan anne olmanız ve evladınız için hoş ortamlar oluşturmanız işin artısı olsun bence.
İlişkilerin dengede olduğu, insanların birbirlerinin sınırlarına dikkat ettiği, herkesin herkesi sevdiği, herkesin herkesi saydığı ortamlarda büyüyen çocuklar zeki olmakla kalmaz, dengeli olur. Kişilikli. Pek çok zekası aynı anda geliştiği için vicdanlı olur, merhametli. Kendi ilgileri, ihtiyaçları ve amaçları ile karşısındaki diğer insanların ilgileri, ihtiyaçları ve amaçları arasında dengeli muhakemeler yapar. Ne haksızlık yapar ne de haksızlığa müsaade eder. Allah’ın kendisine verdiği akıl nimetini en iyi şekilde kullanır. Çoklu zeka geliştirmek için yardım almak isterseniz seve seve…
Sevgiler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder