25 Kasım 2015 Çarşamba

Çocuklar boşanma sonrası zarar görmesin diye...

Evlilik, sizden farklı olanla birlikte olma yaşantısıdır. Birken iki olmak, tekken çoğalmaktır. Evlilikte kişi ne kadar doyumlu ve uyumlu bir ilişki yaşarsa, günlük hayatında o kadar mutlu ve huzurlu olur. Aile ve çift danışmanlığı hizmeti verirken, erkek ve kadınlarda son zamanlarda artan “panik bozukluğu” halleriyle karşılaşıyoruz. Psikiyatri uzmanı arkadaşımla birlikte çalıştığımız vakaları değerlendirdiğimizde görüyoruz ki; yaşanan panik haller kişinin bedensel şikâyetleri değil, tamamen ruhsal yalnızlığıyla ilgili. Niçin bedensel şikâyetlerle ilgili değil dedim hemen söyleyeyim. Panik atak, kişilerin ani bir korkuyla zorluk yaşaması halidir. Sanki ölecekmiş gibi, kalp krizi geçirecekmiş gibi hislere kapılması, aşırı korku yaşaması ve bu korkuyla baş edememesidir.
 


 

Panik atak bilinçdışı yalnızlık demektir
 

Duygusal olarak yoksunlaşan çiftler, zaman içinde yalnız kalma korkusu yaşamaya başlar. Başına gelecek herhangi ani bir sorunda kimsenin kendisine yardım etmeyeceği evhamını geliştirir. Eşine karşı güven yitimi yaşadığı için kendisini emniyette hissedemez. Dolayısıyla kendi kendisini vesveselendirerek, atakların gelmesini sağlar. Atak gelince endişelenir, endişelendikçe atak gelir. Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan sarmalına benzer haller yaşanır durur.
 

Bir süre sonra bir bakarsınız ki artık kendinizi tanımamaya başlamışsınız. Siz sanki artık eski siz değilsiniz. Eskiden sevecen, neşeli, girişken olan siz gitmişsiniz, yerine korkak, asabi, her şeyden etkilenen, her şeyden kaygılanan, kendine olan güvenini tamamen yitirmiş bir siz gelmişsiniz.
 

Panik atak, bilinçdışı süreçler açısından değerlendirilecek olunursa “Bilinçdışı yalnızlık” demektir aslında! Çünkü insanların günlük hayatlarında sıkça karşılaştıkları, farkında olmadan kendilerini çevreleyen sorunların birikip ruhsal hayatı zorlamaya başlaması, bedensel yakınmalara dönmeye başlar.  Panik atak, kişiye “Senin hayatında bir şeyler yolunda gitmiyor. Ve sen farkında değilsin! Bedensel olarak sana sorun yaşattığımda belki kendini toparlamaya karar verirsin!” der gibi hatırlatma yapar.
 


 

İlgisizlik çiftleri panik atağa sürüklüyor
 

Aslında çoğunuz bu durumu tanıyorsunuzdur sanırım. Son dönemlerin en popüler şikâyeti oldu. Hiçbir neden yokken aniden başlayan çarpıntı, terleme, göğüste sıkışma, nefes darlığı, baş dönmesi, dengesizlik, fenalaşma, baygınlık geçirme hissi, nefes alamama duygusu, bulantı, karın ağrısı, titreme/sarsılma, ürperme, başta karıncalanma, beyinde uyuşma duygusu, ani ateş basması, nedensiz üşüme ve en sonunda kendinize teşhis koyuyorsunuz; “Eyvahhh… kalp krizi geçiriyorum…!” veya “Bana felç indi…!”  Bazen başta hissedilen tuhaflık, sersemlik halleri, sebepsiz baş dönmeleri, çıldıracakmış gibi veya kontrolünü kaybedecekmiş gibi hissetme, kendisine veya çevresindekilere zarar vereceği endişesi…
 

Günümüz kadını ve erkeği, evliliğinde yalnız hissettiğinde panik duygular yaşıyor. Eşinden ilgi/alaka görmeyen, eşiyle ilgilenmeyen, tekil yalnızlık yaşayan, eşinin duygularından haberdar olmayan ve kendi duygularından eşinin haberdar olmadığı evliliklerde daha çok karşılaşıyoruz bu sıkıntıya.
 

Demek istiyorum ki; bu sıkıntı “Aile içi geçimsizlik” nedeniyle sıkça karşımıza çıkıyor. “İlgisiz/dengesiz koca” veya “memnuniyetsiz/ilgisiz/dengesiz kadın” partnerde panik duygulara neden oluyor.
 


 

Evlilikte yaşam kalitesi
 

Günümüz evlileri birbirine zaman ayırmıyor. Kadın eşini umursamıyor, erkek eşinin kendisine ihtiyacı olduğunun farkına varmıyor. Rol paylaşımı netleşmiş durumda. Erkeğin görevi eve para getirmekten ibaret, kadının görevi çocuk yetiştirmek gibi. Oysa iyi bir evlilik ilişkisinden bunların dışında paylaşımlar olmalı. Çiftler, birlikte zaman geçirebilmeli, bu zaman diliminde birbirlerinden keyif almalı, sohbet edebilmeli, birlikte eğlenebilmelidir.  Yani kadın, kocası tarafından yalnız bırakıldığında, duygusal paylaşımlar azaldığında, evlilik ilişkisinin kakara kikirisi tükenmeye başladığında, kalabalıkta yalnızlaşan insan misali duygusal olarak örselenmeye başlar. Özgüven kayıpları, değersizlik duyguları gelişir. İşe yaramadığını düşünmeye başlar. Kendisinin yeterince duyulmadığını ve anlaşılmadığını hisseden eş, kendi bedeninin ürettiği seslere kulak kabartmaya başlar. Kalbinden gelen çarpıntıdan başlar, kulaktaki uğuldamaya, hatta parmağının ucundaki sinir sıkışmasına kadar her şeye ama her şeye karşı hassasiyet geliştirir. Benzer şekilde erkek, gece gündüz eşi ve çocukları için koşturup durduğunda, eşini memnun etmek için gecesini gündüzüne kattığında bile, kadınında memnuniyetsizlik ve asık surat gördüğünde, ne yaparsa yapsın karşı tarafı bir türlü memnun edemediğini düşünmeye başlar. İçinde bir yerlerde duygusal yıpranma ve anlaşılmamışlık hali devreye girer. Kendisinin yeterince duyulmadığını ve anlaşılmadığını hisseden erkek, kendi bedeninin ürettiği seslere kulak kabartmaya başlar. Alkol, sigara gibi zararlı yatıştırıcılarını artırırken, dışarıda farklı gelişen ilişkiler yaşayabilir. 
 

Evlilik, farklı olanla birlikte yaşama ilişkisi ve birlikte “tamam” olma haliyse eğer, işlevini gerçekleştirmeyen süreçlerin hepinizi hasta ettiğini bilmenizde fayda var. Ne yapıp edip evlilikteki yaşam kalitenizi yükseltmenin yollarını bulmanız gerekiyor.  Eşlerin birbirine zaman ayırması, birlikte keyif alabilecekleri minik faaliyetler yapmasını öneriyoruz. Kadın ve erkeğin birbirini gözeterek, birbirlerini kollayarak attıkları her adım kaliteli ilişkidir. Karşınızdakini kırmaktan, incitmekten ve yanlış anlamaktan imtina ettiğiniz her gününüz, ilişki kalitesi açısından başarılı geçmiş sayılır.
 

Sevgiler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder