24 Kasım 2015 Salı

Çocuğunuzu oruca alıştırayım derken sorumsuzluğa alıştırmayın!

Ramazan ayı, çocukluğumdan beri bana kendimi iyi hissettiren, mutluluğu içimde bir yerlerde iliklerime kadar yaşatan tatlı bir süreç.
Evde büyürken, babamla oynadığımız oyunlardan mıdır nedir? Mutfaktan annemin hazırladığı yemeklerin kokuları, mis gibi ciğerlerimize işlerken, biz antrede su savaşı yapardık.

Babamın işten gelmesini dört gözle beklerdik. Babamı beklerken anneme yardımcı olmayı ihmal etmezdik. Babam içeri girer girmez sevinç çığlığı atar, su tabancalarımıza doldurduğumuz suları birbirimize fışkırtmak için sabırsızlanırdık. O günlerde, bu yıla denk geldiği gibi sıcak yaz günleri tutmaya başlamıştık ilk oruçlarımızı.

Ev içindeki sorumluluklarımızı ihmal etmeden, bakkala markete giderek, annemize yardım ederek, oynadığımız oyuncakları toplayarak, son aşamalarda salata yaparak, masayı hazırlayarak, servis tabaklarını dağıtarak annemize yardım ederdik. Kapı çaldığında annem “Evett… babanız geldi, hadi siz top atıncaya kadar (eskiden ezan okunduktan sonra top atardı ve top atmadan önce kimse orucunu açmazdı) babanızla oyun oynayın.” derdi.

Yarım saatle bir saat arası üç kardeş pestil olurduk ve artık topa dakikalar kala balkondan bomm diye ses gelmesini beklerdik.

Güzel günlerdi
Oruç, ailece sofraya oturulan, işbirliğinin artırıldığı, çocukların oruç tutmayı öğrenirken, yaşamın doğal sorumluluklarını öğrenmeye başladığı tatlı bir süreçti.
Babayla oynamalı olmasa bile birçoğumuzda böyleydi. Yani evde anneye yardım edilir, işbirliği içinde sofra hazırlanır, evin işi birlikte yapılır.
Şimdi böyle mi?

Bilmem! Anlatayım siz kıyaslayın en iyisi.
Ramazan geleli bir hafta bile olmadı. Gelin görün ki annelerden ergen seanslarına dair sorular birbirinin kopyası şeklinde yağmaya başladı.
Yaşlar 12 ila 18 arası kız/erkek çocuklarınız... Olaylar farklı gibi görünse de temelde mantık aynı!
“Mehtap Hanım, çocuğum 14 yaşında. Oruca alışsın istiyoruz. Birkaç yıldır oruç tutuyor. Fakat gün boyunca yataktan çıkmıyor, bu normal mi?”
“Niye? Hasta mı?”
“Yok değil, oruçlu ya onun için. Canı hiçbir şey yapmak istemiyormuş. Odasında bilgisayar başında veya yatakta elinde telefon. Yerinden kalkmak bile istemiyor.”
“Hımm…”
“Akşam misafir gelecekti. Ben koşturuyorum, canının istediği yemekleri yapayım sevinsin diye uğraşıyorum. Evde olmayan malzemelerden yiyecek istiyor. Market yan bina. Git al pişireyim diyorum, sen al diye kıyameti koparıyor. Bağırıyor.”
“Ne diye bağırıyor?”
“Ben zaten orucum, halim yok diye bağırıyor. Biz de babasıyla yeter ki Allah’ın emirlerini öğrensin, başka bir şey istemiyoruz. Üç gündür evin içinde kavga kıyamet! Mümkün olsa tuvaletini bile yatakta yapacak. Yani bu normal mi? Üzerine gitmek istemiyoruz, bizim ısrarımızla oruç tutuyor, alışsın diye alttan alıyoruz.”
“Oruç nedir?”
“Nasıl yani?”

“Orucu size mi tutuyor, kendisi için mi tutuyor? Kızınızın/oğlunuzun oruç tutmayı öğrenmesi için bazı şeyleri görmezden gelmeniz doğal, evet. Ama siz de oruçsunuz ve hayatın içinde olmaya devam ediyorsunuz, bizler de oruçlu oruçlu işimize gücümüze devam ediyoruz. Oruç, tutulduğunda el etek her şeyden çekilecek şeyin adı değildir ki! Çocuğunuza orucu doğru öğretmelisiniz, hayatın içinde olmaya devam edecek, ”

“Yani abartıyor diyorsunuz öyle mi?”
“Aranız nasıl? Normalde işe katılır mı? Sorumluluklarını yerine getirir mi? Odasını toplar mı? Size yardım eder mi?”
“Yok… pek istemez. Zorlarım bazen, işte yine kavga kıyamet. Şimdi oruçlu olduğu için iyice kenara çekti kendini. Ben de sırf orucu öğrensin diye ses çıkaramıyorum. Hata mı bilmiyorum ama…”


Aklınıza ne geldi? Ben sayayım mı?
1. Oruç, Allah rızası için tutulur, aç kalmak, açlıktan etrafa saldırmak, açlığı bahane ederek tembellik yapmak için tutulmaz.
2. Çocuğunuza oruç tutmayı alıştırıyorum derken yanlışlıkla tembellik ve fırsatçılığa alıştırdığınızın farkında mısınız?
3. Tuttuğu şeyin adı “oruç” olunca, yaptığı saygısızlık ve fırsatçılığın adı da değişiyor mu?
4. Üçüncü günden oruç nedeniyle kavga gürültü yaşıyorsanız evinizde, ibadetlerin hayatı güzelleştirdiği ve bizi disipline edeceği gerçeğini nasıl yerleştireceksiniz?
5. Oruç tutacak diye yapacağı her türlü hırçınlığa göz mü yumacağız?
6. Oruç olsun olmasın, ergen yaştaki bir çocuğun canının çektiği yiyeceği sipariş vermesi normal, tamam. Ancak evde malzeme olmadığında, iftara yemek hazırlamak için koşturan annesine “Git çabuk sen al malzemeleri!” diye bağırma hakkını ona kim verdi? Çocuğunuz bu hale gelinceye kadar sizin aklınız neredeydi? Eğitim yöntemleriniz neydi? Terbiye adına çocuğunuza ne verdiniz?
7. Gereksiz alttan almalarınızın çocuğunuzu terbiye etmek olmadığını, onu fırsatçılık ve bencilliğe ittiğini anlamanız için kaç yıl geçmesi gerekecek?
8. Çocuklarınız sizin hassasiyetlerinizi fark ediyor ve sizin bu durumunuzu itinayla kullanıyor. Siz bu duruma niçin bir son vermeyi düşünmüyorsunuz?
9. Hayat bir alış ve bir verişten ibaret! Çocuklarınızı, okul öncesi çağlarında karşılıksız seversiniz; lakin yaş ilerledikçe huyu güzel olan kendisini daha çok sevdirir. Dünyanın hiçbir yerinde sadece almaya dayalı ilişki yok ki, siz evinizin içinde almaya alışmış çocuklar yetiştiriyorsunuz!
Maddeleri uzatmak mümkün. Zihninizi yormaya gerek yok. Anladınız siz mesajı!
Hepinize hayırlı Ramazanlar ve nefsimizi terbiye eden oruçlar dileğiyle,
Sevgiler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder