25 Kasım 2015 Çarşamba

İnsana şiddeti 'Sevgi Dili' ile yok etmek!

ÜZGÜNÜM... Üzgünsünüz...
 

Kimimiz bağıra bağıra dışına attı öfkesini, kimimiz kendi içinde yaşadı, kimimiz komşu toplantılarında kaygılarıyla buluşturdu yaşananları, kimimiz iş ortamlarına taşıdı içindeki birikmiş cümlelerini. Hepimiz Özgecan Aslan için cümleler kurduk yüreğimizin taa en derininden. Ailesinin acısını, uzaktan kurduğumuz bir gönül köprüsüyle paylaşmaya çalıştık. Hissettiklerimiz anne babasının yüreğine ulaştı mı bilinmez; ama emin olduğumuz bir şey var ki artık “şiddet” istemiyoruz! Şiddet istemiyoruz, evet. Ne şiddeti, ne şiddetin üreteceği çözümleri, ne de şiddetten beslenen gelecek planlarını istemiyoruz, istememeliyiz, istemeyiniz asla!
 

Gün gelecek birileri bir gün “Başkasının karısına kızına sarkmamayı” öğrenecek bu toplumda!
 

Ya adam(!) gibi öğrenecek ya da önce adam edeceğiz(!) onları, sonra öğreteceğiz! Zihnimden geçenleri sıralasam... Siz de öylece okusanız...
 

“Şiddet” olgusuyla karşılaştık en acı şekliyle. Bu öyle bir şiddet ki hangi tarafından tutsak bilemedim. Kadına şiddet mi? Hayır, önce bir “insan” canlısına şiddet uygulandı.  Sonra bir kadına şiddet uygulandı. Sonra bir ailenin umutlarını yüklediği biricik evladına şiddet uygulandı. Şiddet öyle ilginçtir ki; eyleme karışmayanların da eline kan bulaştırır. Çünkü şiddet toplumsal bilinçaltının yansımasıdır. Şiddeti doğuran yapıyı bilinçdışımıza yüklediğimizde, onun nerede ne zaman ortaya çıkacağına kimse karar veremez artık.
 

Bu konuda yazılacak çok uzun sözler var. Pek çok açıdan incelememiz gerekir. Bugün en çok dikkatimi çeken yanıyla paylaşmak istiyorum duygularımı.
 


 

BAKIŞ AÇIMIZI DEĞİŞTİRMELİYİZ
 


 

Fark ettiniz mi? Özgecan’a yapılanlar hepimizi öylesine üzdü ki; çeşitli şekillerde çözüm yolları üretildi. Buradan söylemeye çekineceğim türden yöntemler okuduk sosyal medya paylaşımlarından. Kendi adıma söyleyeyim; içimi en fazla rahatlatacak mukabele yöntemi kısastır. Zira kısasta hayat vardır diye düşünüyor, o şekilde inanıyorum.
 

Bunun ötesinde yazılanları, çizilenleri okuyunca kanım dondu! Suçu işleyen vahşiden intikam almak için bile olaya onun annesi, kardeşi, karısı karıştırılmaya başlandı. Küfürler, o evin “kadın”larına yönelik saçıldı havalara! Anlayacağınız olan yine kadına oldu. Suçu adam işledi, ondan alınacak intikamlar kadınlar üzerinden kurgulandı!
 

Bakış açımızı değiştirmeliyiz! Bilincimizin dışına, altına, üstüne, sağına soluna ne yerleştirdiğimize dikkat etmeliyiz!
 

Bu ülkede kısas yok! Sistem farklı ceza yöntemleri üzerinden gidiyor. Dolayısıyla olabilecek en uygun yöntem adaletin vereceği kararı beklemek olmalı.  Hiçbirimizin aklına bile getirmek istemediği olumsuzlukları yaşarken bile, onlarla ilgili çareler üretirken bile şiddetten beslenmek, yaşadığımız olayın bende oluşturduğu etkiden daha dehşet verici duygulara taşıyor beynimi.
 

Pırıl pırıl bir genç kız öldü, onu yok eden canavara dersini vermek için hepimiz ondan daha fazla canavar olduk! Bu durum size de korkutucu görünmüyor mu? Öyleyse görünmeli; çünkü farkında olmadan bilinçaltımıza yüklediğimiz duygularımız açığa çıkıyor. Bugün Özgecan’ın hakkını arama adına içimizden çıkardığımız canavarı, yarın bir sürüş anında yol üstünlüğü için çıkarmayacağımızın garantisini kim verecek?
 

ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRIN
 


 

Sevgi dili çok önemlidir. Onun kriterleri bellidir. İnsana, insanı “insan” gibi gösterir sevgi dili. Sapık düşüncelerin gelişmesine müsaade etmez. Sapkın bilinçaltı oluşturmaz. İnsan insana sevginin olmadığı yerde, sapkın düşünceler devreye girer. Baktığınız her kadın sizi etkiler, gördüğünüz her kaslı erkek sizi sizden alır götürür! Babalara çok iş düşüyor bu ülkede! Lütfen oğullarınızı “adam gibi” yetiştirin. “İşte benim oğlum, onunla gurur duyuyorum.” diyebileceğiniz yetişkinler haline getirin.
 

Erkekler “adam” olmayı anneden öğrenemez, babadan öğrenir. Erkek adam olmayı, bir erkek çocuğuna babası öğretir. Onlara zaman ayırın. İnsan sevgisi aşılayın. İnsanı sevmeyi öğretin. Kadın erkek ayrımı yapmadan insan sevmeyi öğrensin sizden. Baktığı her kadında, şehvet uyandıran nesne görmemesi için mücadele edin. “Siz kardeşsiniz, birbirinizi korumanız gerekir.” İlkesiyle büyütün. Gördüğü her kadından etkilenmenin, hatta gidip onlara bulaşmanın “insanlık ayıbı” olduğunu beyinlerine kazıyın!
 

Size çok iş düşüyor sevgili babalar! Allah’tan korkun, evlatlarınızı “adam” olacak çocuk görün, zaman ayırın, yol gösterin.
 

Özgecan ilk değildi, son olsun dileğiyle... Sevgiler...
 


 

İKİ TÜRLÜ SEVGİ VAR
 


 

BU ülkenin acilen “sevgi dili” yeniden bulmasına “şefkat” kelimesini iliklerine kadar hissetmesine ihtiyacı var.
 

Sevgi dili çok işe yarar. İnsanı insan gösterir örneğin! Erkek, kadına baktığında şehvet duyması gereken bir obje algılamaz. Karşısındakini yaratılmış bir kul olarak görür. Beraber yaşayacağı, toplumsal işbirliği yapacağı insan olarak algılar. Sevgi dili çok işe yarar. Sevgi dilinin kuralı nettir. İki türlü sevgi vardır: Birincisi, insandan insana olan sevgidir. İnsanlık sevgisidir. Bu sevgi yeryüzündeki tüm iyi niyetli sevgileri kapsar. Anne çocuk sevgisi, çiçek sevgisi, yapılan işle ilgili sevgi, yaratılmış varlıklar olarak birbirimize olan sevgi, son kertede insan sevgisidir.
 

İkincisi “Şehvet” içerikli sevgidir. Bu sevgi şeklini de önünüze gelen herkese karşı hissedemezsiniz! Böyle bir hakkınız yoktur! Karşılaştığınız kişilerden birini seçersiniz, seçtiğiniz o kişi sizin özeliniz olur ve sadece ona karşı hissedersiniz bu sevgiyi. Onun dışında herhangi bir insana hissettiğinizde kendinizi sorgularsınız. Bu farklı yönelimin altında yatan ilişki sorunlarınıza odaklanarak durumu çözümlemeye çalışırsınız. Çözümlendiğinde şehvet duygunuz gelir, çözümlenmiyorsa zaten o kişiden ayrılırsınız. Ve bu duyguyu önünüze gelen her karşı cinse yüklemezsiniz. Kontrollü yaşanması gerektiğini bilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder