25 Kasım 2015 Çarşamba

Çocuklara yardımlaşma öğretilmeli (2)

Çocuğumuzu yardımlaşma duygusuyla büyütmemizin önemli olduğu anlatmaya başlamıştım Salı günü. Şimdi bu durumu biraz daha derinleştirelim ne dersiniz?
Çocuğa yardımlaşarak ayakta durmak nasıl öğretilebilir biliyor musunuz?
Örnekler eşliğinde açıklayayım size. Aslında o kadar kolay ki! Diyelim ki ev temizliyorsunuz. Kızınız 5 yaşında, yapabileceği herhangi bir şey istersiniz ondan. Kaldı ki bu yaşlarda bayılırlar anneye yardım etmeye. Siz ortalığı süpürürken, onun sehpaların tozunu almasını istersiniz. Sohbet ederek, eğlenerek, kakara kikiri şeklinde iş yaparsınız anne kız. İşiniz bittiğinde ve hatta iş tam bitmeden bile “Ayy güzel kızım benim, iyi ki sen varsın. Ben tek başıma nasıl bitirirdim bu işi? Sen olmasaydın bu kadar hemen bitmezdi.”
Çocuk çok sevinir bu cümleleri duyduğunda “Di mi annecim, ben yardım etmeseydim işin hemen bitmezdi...” diye cevap verir. Eklersiniz “Evett tatlı kızım benimm... biterdi ama bu kadar hemen bitmezdi... sen çookkk tatlısın, iyi ki benim kızım olmuşsun... çok seviyorum ben seni... annesinin becerikli kızıııı...” gibi.
Ne kadar sıradan bir durum gibi görünüyor değil mi? Oysa tamamen yardımlaşmanın faydaları üzerine kurulu. Hem birlikte zaman geçiriyorlar, birlikte bir faaliyet yapmış oluyorlar, işi yaparken sohbet ediyorlar, çocuğun el becerisi gelişiyor, evdeki sorumlulukların paylaşılması gerektiğini öğreniyor, evdeki işin hangi sırayla gerçekleştirildiğini öğrenerek ev temizliğinin metodunu daha o yaşta kavramaya başlıyor, evde çok değerli olduğu duygusuna kapılıyor, annesine yardım etmeseydi işin hemen bitmeyeceğini düşünüyor, başka bir durumda yardım edebileceğini anlıyor, aynı şekilde annesinden yardım alabileceğini öğreniyor... vs. vs. çocuğa o kadar çok katkısı var ki bu sıradan görünümlü olayın.
İş biter, balkonda anne kız süt keyfi yaparlar, birlikte yaptıkları işten, birlikte yaptıkları için ne kadar kolaylıkla bittiğinden de bahsederler şöyle bir tatlı şekilde. Abartmadan tabii ki. Ve çocuğa yardımlaşarak iş yapmanın ve birlikte iş üretmenin önemini kavratmış olur anne.
Yardımlaşmayı öğretmek, sen her şeyi tek başına yapamayabilirsin, bu durumda diğer insanlardan yardım alabilirsin bilinci vermek çocuğun özgüven gelişimine zarar vermez merak etmeyin. Şimdi bazılarınızın aklına gelmiştir bu ihtimal.
Özgüven önemli bir kavramdır
Özgüven, günlük yaşam ve sosyal ilişkilerimiz için önemli bir kavramdır. Azı karar çoğu zarar der ya atalarımız bazı durumlar için, özgüven de biraz uygun bu duruma. Aşırı güç, aşırı kendi ayakların üzerinde durmalısın yönlendirmesi çocuğu sınırsız yapar. Özgüven aslında “denge”yi temsil eder. Nerede duracağını, nerede konuşacağını bilmektir kabaca.
Ben danışmanlık hizmeti verirken, sınır tanımayan ve dur komutu olmayan çocuklar için kullanıyorum aşırı özgüvenli tabirini. Dolayısıyla özgüvenin fazlası var anlamında değil, kontrol ve denge yok anlamında kullanıyorum bu tabiri.
Söylediğim gibi aşırı özgüven aşılanan çocukta sosyal yaşam becerileri yeterince gelişmeyebilir. Yani insanlara karşı saygı ve genel davranış biçimlerinde sorunlar yaşar. Dur komutu olmaz. Beklemek, sabretmek gibi önemli sosyal kavramlardan yoksun hale gelir. Dışarıdan bakıldığında terbiye edilmemiş, terbiye verilmemiş çocuk görüntüsü sergiler. Yapılan pek çok araştırma son yıllarda çocukların ağır psikolojik sorunlar yaşadığını gösteriyor. Yurt içinden ve yurtdışından gelen pek çok vatandaşımızın çocuğuyla çalışırken görüyorum, çocuklarda stres yüksek.
Niye sizce?
Narsist çocuklar
İkili yanlışlık var da ondan! Ya çocuk yeterince desteklenmiyor ya da gereksiz özgüven yüklemesi nedeniyle narsist çocuklar yetiştiriliyor. Destek görmeyen çocuk sosyal kaygı geliştirerek stres yaşıyor, narsist yetiştirilen çocuğunsa beklentileri çok yükseldiği için mutsuzlaşıyor. İki ucu keskin bıçak meselesi. Günümüzde ilkokul birinci sınıfa gittikleri andan itibaren ciddi bir yarışın içine sokuluyor çocuklar. Şaka gibi gelecek size ama, birinci sınıf çocuğunu, üniversite hazırlık disipliniyle çalıştıran, ders programını katı kurallarla belirleyen aileler var. Niyetleri tamamen çocuğun ilk yıldan itibaren disiplin kazanması. Oysa birinci sınıf çocuğu bu yaşta ders disiplini kazanmaz. Anne babasının yanından uzaklaşıp, yabancı insanlarla belirli saatini geçirmesi, en ciddi kazanımıdır. Okumaya ilk sen geç, en güzel yazı seninki olsun, tüm yazılılardan tam not al vs kadar çok bunalıyorlar ki. Eğer ailede huzursuzluk/tatsızlık varsa işler karışıyor ve çocuklar bunalıma giriyor. Anaokulu çağındaki çocuklarda depresyon görüyoruz! Bu çok korkunç! Ama oluşturan maalesef kendi öp öz anne/babaları. Demek ki sizin anladığınız yerden özgüvenli çocuk yetiştirmek yerine, benim anladığım yerden başkaları ile yardımlaşarak ayakta durmaya çalışmayı öğretmek daha doğru değil midir?


Yardımlaşmayı öğretin
Bir anne/babanın çocuğuna verebi
leceği en güzel hediye “ona yardımlaşmayı öğretmek”tir.
Yardım yapmayı bilmeyen çocuk yardım almayı da bilmez. Yardım almayı bilmeyen de yardım etmeyi.
İnsanlar birbirleri için yaptıkları her bir yardımda, kendilerine katkıda bulunduklarını öğrenmeli. Eskiden anadolu insanı diyormuş ya, yaptığın banaysa öğrendiğin kendine! Çok güzel bir mantık. Kimin için hangi yardımı yapıyorsak yapalım, sonuçta o eylemi öğrenen biz oluyoruz! Yaptığımız her davranış, kısa vadede muhatabımıza iyilik gibi görünse de uzun vadede kendimizi beslediğimiz enteresan bir enerjiye dönüşür. Anne baba bunları evlatlarına anlatmalı, hatta göstermeli.
Çocuklarınızı daha mutlu ve huzurlu yetiştirmek için arada sırada yardım alabilirsiniz. İllaki ciddi bir sorun olduğunda gelmeniz gerekmiyor. Genel olarak ev hayatınızın konuşulması, çocuklarınız için doğru değerlerle yetiştirmenize yardımcı olacak yöntemleri öğrenmek için gelin bence. Ofisimizden içire girmeniz için evlatlarınızın depresyona girmesi veya çevredeki herkesin yaka silktiği çocuk olması gerekmiyor.
En güzel destek, sorun ortada yokken yapılan destektir. İşte o destek, yaşam kalitesi için verilecek tatlı önerileri kapsar, ailece mutlu ve huzurlu olursunuz.
Sevgiler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder