24 Kasım 2015 Salı

Depresif duygularla baş edin!



Sizlerden gelen sorulara bakıyorum, en fazla depresyon veya depresif ruh halleriyle ilgili sorular geliyor. Laf aramızda her mevsim depresyona girmenin bir yolunu buluyorsunuz sevgili okurlar! Benim anlamadığım şeyse, itinayla depresyona giriyorsunuz; ama o depresyondan çıkmak için profesyonel destek almak için yardıma başvurmuyorsunuz!
Depresif bakış açısı, yaşam içinde kazanılır. Depresif bakış açısı demek depresyon demek değildir. Bakış açınızı hep depresif yaparsanız, ciddi ve baş edemeyeceğiniz olaylarla karşılaştığınızda depresyona girersiniz. Doktor doktor gezer, bol bol ilaç içersiniz. İlaçlar semptomu baskılar, sizi toparlar; ancak sizin hayata karşı geliştirdiğiniz depresif bakış açınızı değiştirmez. Örneğin, kocanızla sorunlarınız olduğu için depresyona girersiniz, ilaç sizi yatıştırır; kocanızla aranızdaki ilişki sorunlarını çözmez! Bunun için mutlaka terapi desteği almanız gerekir. Hayat algınızı, olaylara bakış açınızı, sorunlarla baş etme yeteneklerinizi geliştirmeniz gerekir.
Yurtdışında veya ülkemizde yaşayan ve depresyonda olan, yaşamdan zevk almayan, kendisini muntazaman kötü hisseden, geçmişte yaptığı birçok faaliyeti yapamayan, sık sık ağlama nöbeti geçiren, yediğinden içtiğinden hiçbir şey anlamayan, kafası sürekli karışan, nerden alıp nereye dolduracağını bilmeyen, aza koyup dolduramayan, doluya koyduğunda taşıran insanlara yol göstersin bu yazım.
Kişinin yaşadığı günlük sıkıntılara endeksli olarak ruh halinde dalgalanmalar yaşaması normaldir. Sıkıntı kimsenin yakasını bırakmıyor, önemli olan o sıkıntılarla baş etmeyi öğrenmeniz.
Öncelikle söyleyeyim; sürekli geçmişi sorgulayan, geçmişte yaşadığı sorunları zihninde canlandıran, aynı stresli durumu gözünün önünden film şeridi gibi geçiren kişilerin depresif hali geçmez. Çünkü depresif hal "Dibe çökme" duygusunun adıdır. Kişi kendisini sonda, dipte hissettikçe depresyona girer. Geçmişini sürekli sorgulayanlar, elinde olmadan ağladığını söyleyenler, kendisini her konuda suçlayanlar depresif ruh halinden uzaklaşamaz maalesef, benden söylemesi!
Hep söylüyorum, hayat,  yaşama tebessüm etmekle başlıyor sevgili okurlar…
Öyle çok insan var ki uzaklarda, dertli, üzüntülü, sıkıntılı,  dokunsanız, hatta gözünüzün ucuyla hafifçe dönüp baksanız hemen ağlayacakmış gibi yaşayan. İçinde bulunduğu hayatın, tüm zorluklarına rağmen elbette sürprizlerle dolu olduğunu unutan.
En kötü günlerin bile, belki de gelecekteki nice güzel ve keyifli günlere gebe olduğunu bilmeyen, dışarıdan gelecek bir yardımın kendisini kurtaracağını zanneden ve bu yardımın bir türlü gelmediği hayatlar!..




Yardımın gelmediği hayatlar!..
Aslına bakarsanız sevgili okurlar, yardım dışarıdan gelmez!..
Yardım, insanın kendi kendisine verdiği bir hediyedir bence. Dışarıdan bekleyince gelmeyen, geciken;  ama kendi iç dünyanızda ürettiğinizde de sizi asla yalnız bırakmayan bir süreçtir. Kendimizi iyi hissetmek için, iyileşme malzemelerimizin tümünü, kendi dışımızda, kendi bünyemizin dışında, kendi yapabilirlerimizin haricinde bir yerlere asarsak olmaz. Öyle ki sanki bir askı oluşturuyoruz beynimizde. Bu askıyı kendi bedenimizin dışında, hatta çok uzaklarda bir yere monte ediyoruz. Daha sonra bizi mutlu edeceğine inandığımız tüm değerleri, beklentileri, duyguları, güzellikleri, istekleri, hevesleri, yapabileceklerimizi… ve daha aklınıza gelebilecek her şeyi bu askıya asıyoruz.
Sonra ne oluyor?
Bir şey olmuyor! Cidden bir şey olmuyor; çünkü askıyı o kadar kendimizden uzak bir yere koymuşuz ki uzanıp alamıyoruz. Üzerine astığımız ve bizi biz yapacak olan, bizi sıkıntılarımızdan kurtaracak olan, bize kendimizi mutlu hissettirecek olan güzelliklerin tamamına ulaşamıyoruz.




Her şey askıda her şey…
Mutluluk orda, huzur orda, güven orda, iyilik orda, iyi ve güzel olan ne varsa hepsi orda, askıda…
Elinizi uzatsanız alabilecekmişsiniz gibi. Ve uzatıyorsunuz elinizi ama alamıyorsunuz ki!..
Oysa insanı mutlu edecek olan, kendisine getirecek olan, hayata bağlayacak olan, kendisine güveni yeniden inşa edecek olan, yüzünü güldürecek olan, halihazırda yaşadığı zorlukların üzerinden gelmesini sağlayacak olan “malzeme”nin tamamı, kişinin “kendi içinde”dir… “iç nesneleri”dir.
Adım atabilse, koşacak!
Ağzını açabilse, konuşacak!
Yüzünde gülücük oluşturabilse, kahkahalar atacak!
İster inanın ister inanmayın, en kötü geçtiğine inandığınız zamanlarınızın bile çok iyi giden yanları mutlaka vardır.
Aslında gün iyi giderken, kişi niye hep en kötü olan yanına odaklanır! Çünkü hep olumsuz olanı görmeye alıştırmıştır kendisini. Oysa kötünün yanında iyi giden bir şeylerin olduğunu da düşünse, aklına güzel giden olayları getirse, depresif duygulara kapılmayacak!
Bir sonraki yazıda bu konuya devam edeceğim.
Unutmayın lütfen! Yanında "kolaylık" olan şeye "zorluk" denilir. Yani her zorluk, beraberinde o zorluğu atlatacak bir kolaylıkla birlikte bize verilir.
Kimi insanlar kolaylığı görebilir, kimileri zorluğa odaklandığı için kolaylığı göremez.
Sizce hayat mı zor? Yoksa bakış açımızı kolaylıkları görmekten uzaklaştıran depresif tarzımızla yaşamak mı zor?
Sevgiler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder